21 Ocak 2017 Cumartesi

, , ,

İNSAN UMURSADIĞI KADARDIR



 Merhabalar sevgili okur.🙋 Bu sefer yayına en sevdiğim şiirlerden biri olan ancak herkes tarafından pek bilinmeyen bir şiir ile başlamak istedim. Şiirin ismi ile ilgili birçok söylem var: “sağlık olsun”, “öyle sabah uyanır uyanmaz” gibi. Bende şiiri ezbere bildiğimden ilk mısrayı yazarak aratanlardanım. Yayını böyle güzel bir şiirle açmak istedim çünkü bu şiir hayat felsefemiz olabilecek kadar ince bir şiir. Öyle güzel bir şiir ki bize hatırlattıkları çok değerli. Daha sonrasında ise bana hissettirdiklerini daha doğrusu kelimelerle ifade edebildiğim kadarını paylaştım sizlerle. Şiire de o şaibeli başlıklardan birini yazmadım zira bu şiir ruhun en derinliklerine kadar işliyor başlıkla sınırlandırmak istemedim. Can Yücel gibi usta bir şairin şiiri ile başlamaktan gurur duyuyor, keyifli okumalar diliyorum…

NOT: Tavsiyemizdir↑ 

                          
                          
                             ***

 Öyle sabah uyanır uyanmaz yataktan fırlama.
 Yarım saat erkene kurulsun saatin.
 Kedi gibi gerin, ohh ne güzel yine uyandım diye sevin...
 Pencereni aç, yağmur da olsa, fırtına da olsa nefes al derin derin.
 Yüzüne su çarpma, adamakıllı yıka yüzünü serin serin.
 Geceden hazır olsun, yarın ne giyeceğin.
 Ona harcayacağın vakitte bir dilim ekmek kızart.
 Çek kızarmış ekmek kokusunu içine

 Bak güzelim kahvaltının keyfine...
 Ayakkabıların boyalı olsun, kokun mis.
 Önce sana güzel gelsin aynadaki siluetin.

 Çık evinden neşeyle, karşına ilk çıkana gülümse, aydınlık bir gün dile.
 Sonra koş git işine, dünden, önceki günden, 

 Hatta daha da eskiden yarım ne kadar işin varsa hepsini tamamla, 
 Ohhh şöyle bir hafifle...
 Bir güzel kahve ısmarla kendine, seni mutlu eden sesi duymak için  alo de.
 Hiç işin olmasa da öğle üzeri dışarı çık.
 Yağmur varsa ıslan, güneş varsa ısın, hatta üşü hava soğuksa...
 Yürü, yürürken sağa sola bak, öylesine değil, görerek bak.
 Çiçek görürsen kokla, köpek görürsen okşa, 

 Çocuk görürsen yanağından makas al...
 Sonra, şöyle bir düşün. 

 Kimler sana yol açtı, sen çok dar da iken kimler seni ferahlattı, 
 Hani kapını kimsenin çalmadığı günlerde kimler kapını tıklattı?..
 Ne kadar uzun zamandır aramadın onları değil mi?...
 Hadi hemen uğrayabilirsen uğra, arayabilirsen ara!...
 Hatırlarını sor, öyle laf olsun diye değil, kucaklar gibi sor!...
 Bu sadece onların değil, senin de yüreğini ısıtacak, yüzünde  güller açtıracak..
 

 Günün güzeldi değil mi? Akşamın da güzel olsun...
 Yemeğin ne olursa olsun, masanda illaki kumaş örtü olsun...
 Saklama tabakları, bardakları misafire. Sizden ala misafir mi var  bu dünyada?..
 Ailecek kurulun sofraya, öyle acele acele değil, vazife yapar gibi  hiç değil.
 Şöyle keyife keyif katar gibi, lezzete lezzet katar gibi, eksik
 bıraktıklarını tamamlar gibi. Tadına var akşamının...
 

 Gece evinde, dostların olsun.
 Sohbet mezen, kahkahan içkin olsun...
 Arkadaşım, hayat bu. Daha ne olsun?
 Ama en önce ve illa ki sağlık olsun! 

                   
 Can Yücel
***


  İNSAN UMURSADIĞI KADARDIR

   

   Bazen tek bir cümle bile mutlu eder insanı. Birinin halini hatırını sorması bile o an senin ruh halini değiştirebilir. Zaten hayat böyle küçük şeylerden mutlu olmak değil midir? Ya da ufacık bir şey bile canını sıkabilir, o an seni dünyanın en mutsuzu yapabilir. Ama bu da ayrı bir güzelliktir. Çünkü insan umursadığı kadardır. Hayatın her ayrıntısına dikkat etmelidir insan çünkü hüzün de mutluluk da ve hatta aşk da o ufacık ayrıntılardadır. Böyle bi durumda da akla “Her şeyi kafama takayım da bunalıma mı gireyim?” sorusu geliyor tabii. Hadi ama benim dediğim şey o değil. Ne her şeyi kafanıza takın bunalımı yaşayın diyorum ne de Polyanna olup etrafınızdaki kötülükleri yok sayın diyorum. İşin sırrı ayrıntıda gizli. Sen az evvel arkadaşının sana dediği ufacık bi şeyi kafana takmış yolda yürüyorken tonton bi dedenin ufak bir tebessümü seni mutlu edebilmeli mesela. Ya da sen dünyanın en mutlu insanı gibi hissederken kendini aynı zaman diliminde dostunun çektiği bir sıkıntı seni üzebilir. Ki üzmelidir de çünkü insan yaşamın her anında hissederek yaşayandır.


   Her şeyi anında yaşamalı insan dolu dolu, duygulu duygulu. İnanın duygunun hiçbir şeye zararı yok. Duygudur insanı insan yapan. Sonuna kadar mantık insanı bi yerden sonra yorar, ona zarar verir. Her şeyi sonuna kadar planlayarak hareket etmek hissettiklerini yapamamaya çıkar. Bi insanın hissettiklerini yaşayamaması nedir peki biliyor musunuz? Kendinden vazgeçmesidir, kendini önemsememesi, sevmemesidir. İnsan duygularını bir köşeye bıraktığı an başlar tüm kötülükler, kalp kırıklıkları, üzüntüler ve daha niceleri. Duygusuzluktur tüm kötülerin en belirgin özelliği. Çünkü duygular iyi olarak nitelendirilen her özelliğin baş karakteridir. Yardımseverlik mesela.. Duygusuz bir insan hiç birine yardım etmek ister mi? Tam tersini düşünecek olursak birinin canına kıyar mı hiç acıma duygusuna sahip bir insan? Ya da daha önce acıyı hissetmemiş bir insan bir yakınının canı yandığında nasıl olur da onu teselli eder?

 Elbette imkansız tüm bu söylediklerimiz. Elbette açılan tüm kapıların ortak paydasıdır duygu. İşte bu yüzden yaşamalı insan yaşamın her anını hissederek. İşte sırf bu yüzden unutmamalı sol yanında atanı.
Share:

4 yorum:

  1. Yine yüreğimize dokundunuz. Ellerinize sağlık.. Gerçekten Can Yücel çok güzel yazmış her zamanki gibi. Keşke bizim de günlerimiz hep böyle güzel geçse, yapabilsek anın tadını çıkarmayı. Huzur dolu bu yazı için çok teşekkürler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Son zamanlarda hepimizin canı sıkılıyor inanın ama önemli olan tüm sıkıntılara rağmen kendimize bir yaşam sevinci bulabilmek, ne olursa olsun gülümseyerek sıkıntılara göğüs germek..
      “Her an gülümse, boşver ne düşündüğünü bilmesinler. Ve her şeye rağmen patlat bir kahkaha, bırak neden güldüğünü merak etsinler.” Gabriel García Marquez

      Sil
    2. Gerçekten yazınız ve düşünceleriniz umut ve gülümseme dolu. Teşekkür ederim. :)

      Sil
  2. Merhaba, bu şiiri ne zaman okusam yüreğim titriyor ve pır pır etmeye başlıyor. Kaleminize sağlık. Hoşça kalın.

    YanıtlaSil