3,2,1
Aldığımız o ilk nefes… Minicik ciğerlerimizi yakmasına rağmen bizi bu hayata bağlayan ilk nefes. Şöyle bir oturup düşündüğümüzde, aldığımız ilk nefesten itibaren yaşamak için nasıl bir mücadele verdiğimizi farketmemek mümkün değil. Psk. Burcu Atatür bir dergi için kaleme aldığı yazısında bunu aynen şöyle belirtmiştir; Bitmez bir mücadeledir hayat. Var olma savaşıdır. Hayat başlı başına bir zorluk, bir yarış, çözülmesi gereken bir hedeftir.
Hayat böylesine bir var olma savaşı, böylesine bir mücadeleyken, yaşamımızı daha çok kendimiz odaklı yaşamamız kaçınılmazdır. Hatta bazen kendi yaşantımızla, problemlerimizle o kadar meşgul oluruz ki, hayatımızı, hayat sanki sadece bizim odaklandığımız kadarmışcasına yaşarız. Oysa ki hayat, bizim her zaman farkedemediğimiz küçük/büyük ayrıntılarla doludur.
İnsanın bir var olma savaşının olması, insanın var olma amacı olduğunu da kanıtlar niteliktedir. Bu yazımda insanın var oluş nedenleriyle ilgili düşüncelerimden bahsetmeyeceğim. Ancak yalnızca ben odaklı
yaşayan bir varlık olmamız düşüncesinin, varoluş amacımıza ters olduğunun da
savunucusu olduğumu söylemeliyim. Bana göre insan, ancak farkında olarak bu var olma amacını gerçekleştirmeye yaklaşabilir. İnsan, yaşadığı çevrede, evde, okulda, dünyada yaşananların farkında olmalıdır. Ama nasıl? Bana kalırsa bu konudaki en önemli nokta
öncelikle kendinin farkında olmaya çalışmaktır. Bir insanın, öncelikle kendi farkındalığına ulaşmadan, dünyada yaşanan adaletsizliklerin, açlıkların, küresel problemlerin ve bunlara benzer birçok sorunların ve hatta buna karşılık olumlu gelişmelerin farkına varması pek mümkün değildir. O nedenledir ki var olma mücadelesi, öncelikle kendinin farkında olmaya çalışmakla başlar. Bunu başarabilen bir birey artık asıl amacını gerçekleştirmeye bir adım daha yaklaşmış bir bireydir. Çünkü bu kişi için artık kendisinin dışında olup bitenlerin farkına varmak daha kolay ve olağandır.
Peki, kendisinin ve hatta çevresinin farkındalığına ulaşmış bir kişi var olma savaşını kazanmış, amacına ulaşmış olur mu? Bana kalırsa, farkına varmak en önemli ve ilk adımsa da her şey farkına varmak değildir. Eğer bir insan belirli bir farkındalık seviyesine ulaşır da, sırtını dönüp yine kendi dünyasına dalıp giderse, bu mücadelede başladığı yere dönmüş olmaz mı? İşte bu nedenle, asıl mücadele önce kendimizin sonra da etrafımızda olup bitenlerin farkına vardıktan sonra başlar. Asıl mücadele, farkında olduklarımıza karşı attığımız ilk adımdır. Asıl mücadele, gözümüzle görüp, beyin süzgecinden geçirdiğiklerimizi dilimizle ve elimizle ifade edebilmemizdir. Bizi insan yapan işte bu mücadeledir.
Underline da bu varoluş mücadelesi yolculuğunda altını çizmemiz gerekenlerin konuşulabileceği bir platform olmakla birlikte aynı zamanda hem Türkçe hem de İngilizce olarak, bizlere bir şeyler katabilecek çeşitli içerikler barındırmayı hedeflemektedir. Bu yolculukta atabildiğimiz her adım çok değerli. Var olun sevgili okuyucu.
Sevgilerimle,
Mel
0 yorum:
Yorum Gönder