İnsanın kendine ait bir benliği vardır ve
hep de olmalıdır zaten. Tabi bir de insanı benliğinden eden durumlar, ortamlar
vardır. İşte sırf bu yüzden birbirleriyle tartışır insanlar, sırf bu yüzden
kalp kırar bu vatandaşlar. Aslına bakılırsa bu benlik dediğimiz, biz olan
parçamızı kaybetmemek çok da zor değildir. Yalnızca dış etkenlere karşı
birazcık kapalı olmak yeterlidir. Tabi işin tam da bu kısmında devreye karakter
girmektedir. İşte bu her şeye atlayan, her ortamın kalıbına göre şekle giren
dengesiz tiplerin benliği doğdukları andan itibaren yok olmuştur zaten. Ha bir
de bu aşırı baskı durumu var elbette. Bu durumda benlik tam olarak yok
olamamakla beraber en altlarına iniyor bilincimizin, belki de çok uzun bir süre
kullanılmamak üzere. Aslında böyle bir ortamda da tek çare yaptırımı ne olursa
olsun bir nebze de olsa vurdumduymaz olabilmek. Tabi bunu başaranı da var
başaramayanı da. Peki ya zaman zaman başarıp bazen de o bilinçaltına sıkışan
bizi arayanlara ne olacak?
İşte burada tam da o insanlardan var. Hatta
bunu söyleyenin de böyle olduğu söylenmekte. Şu az önce bahsettiğim
karaktersizlerin yanında kala kala, baskı ortamının içinde sıkışa sıkışa
bizlerde benliklerimizi istediğimiz gibi su yüzüne çıkaramıyor, kendimizi
gerçekleştiremiyoruz. Peki ya böyle bir ömür geçer mi? Benim fikrimi soracak
olursanız geçmez. İşte tam da bu yüzden şu baskıcı ortamdan ve etrafımızdaki
gereksizlerden arta kalan vaktimizde bizlerde kendimizi olabildiğince
gerçekleştirmeye çalışıyor ve bizi en derinlerden çıkarmaya çalışıyoruz.
Evet belki de sırf bu yüzden çeşitli
yaptırımlara maruz kalacağız ya da bizi sürekli uyaracaklar ama unutulmaması
gereken tek bir şey var ki o da: bir insanın benliğini yitirmesi demek onun
mezarını yanında taşıyor olması demektir.
Bazen insan mecbur kaliyor çok haklisin. Baski insani benliginden ediyor.
YanıtlaSilBizi biz yapan değerleri unutmamak ümidiyle, varolun..
YanıtlaSil